Meral Akman • 23/12/2025

Gerçekle hayalin arasında salınan; Caz’ın gölgesiyle ya da Rock’ın uğultusuyla beslenen efsanevi bar. Murakami’nin romanlarındaki melodilerle var olup, yok olan “Peter Cat” efsanesine bir yolculuk yaptırıyor Meral Akman.

“Peter Cat”, Murakami evreninde zamanın büküldüğü, müziğin hafızayı tuzağa düşürdüğü bir yarı-gerçeklik alanı. Coltrane ile Beach Boys’un aynı anda çalabildiği bu hayali bar, okurun kendi hafızasında yeniden şekillenir. Murakami’nin romanlarındaki Caz, Rock ve Klasik müzik pasajları, bu kayıp mekânın kapısını her sayfada aralar; her okur kendi Peter Cat’ini duyar, bulur, kaybeder.

Murakami’nin barı

Murakami hakkında bilgi vermek hem çok kolay hem de çok zor. Murakami az konuşuyor, çok koşuyor, koştukça yazıyor, yazdıkça yazıyor. Bence onun az konuşması, gizemli biri olduğu için değil, galiba tam tersi, çok net, ne istediğini bilen, hayatında ve sanatında gizem değil, düzen isteyen biri gibi geliyor bana. Özel hayatı ya da nasıl biri olduğu ile ilgilenmiyorum aslında, ben kitaplarını okurken kulağıma gelen müziğe odaklanmak istiyorum bu yazıda.

Haruki Murakami

Söylentilere göre yıllar, belki asırlar önce, henüz 20’li yaşlarındayken eşi Yoko ile birlikte maaşlı bir işe girmemek ve sabahtan akşama kadar müzik dinleyebilmek için açtıkları ve kedilerinin adını verdikleri bir Caz barları varmış, ama nedense bu konuda kimse konuşmak istemiyor. Konuşanların anıları bulanıklaşıyor, çekildiği iddia edilen fotoğraflar net değil, üzerinde Cheshire kedisinin resmi bulunan ve bizzat Murakami tarafından dağıtıldığı iddia edilen kibrit kutuları nereden ya da kimden alınmış bilinmiyor. “Peter Cat” bazen Kokubunji’de bir bodrumda, bazen Sendagaya’da bir binanın birinci katında görünüyor. Sanki gerçek, bir kuyunun dibinde saklı.

Belki de “Peter Cat” hiçbir zaman tamamen var olmadı. Bir zamanlar Tokyo’da (ya da Oslo’da) bir kapının ardına gizlenmişti, ama oradan geçenlerin hiçbiri kapının yerini tam olarak hatırlayamıyor, hatırlayanlar da aşağıya mı iniyorduk, yukarıya mı çıkıyorduk, bir tavşan mı servis yapıyordu yoksa bir hayalet mi plakları değiştiriyordu, açıklayamıyor. Hatırladıklarını söyleyenlerin anlattıkları birbirini tutmuyor. Kimisi loş ışık altında Coltrane dinlediğini, kimisi Miles’ın solosunun kim bilir hangi şehrin uğultusunu bastırdığını söylüyor. Ama aynı anda bir başkası, orada hep The Beach Boys plakları çalındığını iddia ediyor.

Sanki “Peter Cat” hâlâ bir yerlerde açık, Murakami —ya da o şehirdeki gölgesi— şahane koleksiyonunu çalmaya devam ediyor. Ama her okur kendi melodisini duyuyor, kimi bir saksafonun gölgeli nefesini, kimi bir gitarın distorsiyonunu işitiyor. Murakami’nin kitaplarında da biraz böyle değil mi? Bir sahnede Caz’ın dinginliği vardır, ötekinde Rock’ın karanlık, ritmik gölgesi, bir diğerinde Klasik müziğin çok bilmişliği.

Sendagaya İstasyonu yakınlarındaki eski Jazz bar

Ve işte bu yüzden Murakami’nin barı da tıpkı kuyular, belirsiz duvarlar ve kaybolan sevgililer gibi, “yarı-gerçek”tir. Tam olarak var olmayan ama tamamen hayali de sayılamayan, okurun kendi belleğini tuzağa düşüren bir mekân. Bir söylentiye göre “Peter Cat”e girenler dışarıya çıktığında zamanın farklı aktığını görürler, bir saat içinde bir yıl geçebilir, bir gün içinde bir ömür ya da bir ömür bir saniyede geçiverir. Kimileri barın yalnızca rüya görenlere açıldığını, bazılarıysa bir Murakami kitabındaki doğru parça mırıldanıldığında kapının görünür hale geldiğini söyler.

“Peter Cat”de gün boyunca çalan müzik, tıpkı Murakami’nin kitaplarında çalan Caz ve Rock parçaları gibi, okurun kulağına ve hafızasına fısıldar. “Norwegian Wood – İmkansızın Şarkısı”nda Beatles’ın nağmeleri, “Kafka on the Shore – Sahilde Kafka”da Klasik ve Caz’ın iç içe geçişi, “1Q84”te loş barların arka planında çalan plaklar… Hepsi “Peter Cat”in ruhunu, kaybolan zamanın ve belirsiz mekânların havasını taşır. Okur her sahnede kendi Peter Cat’ini bulur: Kimi bir Miles Davis solosu duyar, kimi bir gitarın distorsiyonunu, kimi eski bir plağın çatlak melodisini.

Murakamiler, yeni mekânın dışına Cheshire kedisinin büyük, gülen bir yüzünü yerleştirdiler.

Murakami kitaplarındaki müzik, yalnızca atmosfer yaratmakla kalmaz, okuru “Peter Cat”in de yer aldığı bir efsaneye, yarı-gerçek, yarı-hayali bir dünyaya taşır. Her nota, her sahne, barın kapısını bir kez daha aralar ve okur kendi melodisini, kendi hayalindeki Peter Cat’i duyabilir. Ve belki de Peter Cat’in kapısı hâlâ bir yerlerde, sadece kulağında doğru bir melodiyi duyanları bekliyordur.

SAHİLDE KAFKA KİTABI

Harvill Press baskısı
penguin baskısı
Knopf Doubleday Baskısı
Vintage Book baskısı

MURAKAMİ’nin DİĞER İKİ KİTABI

Karanlıktan Sonra. After Dark. Penguin baskısı
Rüzgarın Şarkısını Dinle. Vintage International baskısı

MURAKAMİ’nin TÜRKİYE’DE BASILAN BAZI KİTAPLARI

Haruki Murakami Kimdir? Murakami’nin 11 Eserinin İncelemesi