
YERALTININ REHBER TAVŞANININ YOLCULUĞU
SİYAH TAVŞAN
Mine Gürevin • Röportaj • 18/12/2025
Köklerini 2000’lerin Rock’ından, ruhunu ise varoluşun karanlık kıvrımlarından alan Siyah Tavşan; içsel arayış, sinematik atmosfer ve dürüst bir duygusallıkla şekillenen müziğiyle yeni albümüne hazırlanıyor. Grup, yıkımdan doğan hikâyesini bugün daha geniş bir bilinçle yeniden yazıyor.
Siyah Tavşan; Alternatif Rock’tan Post-Rock’a, Trip-Hop’tan deneysel tona uzanan geniş paletiyle Türk Rock sahnesinde kendine has bir evren kuruyor. Karanlık atmosferler, yoğun duygusal anlatım ve felsefi sözlerle örülmüş şarkıları, onları hem edebi hem müzikal derinlik arayan dinleyiciler için özel kılıyor. Sıradan Rock kalıplarını aşarak yeni bir ifade biçimi sunmaları, Siyah Tavşan‘ın yükselen etkisini belirginleştiriyor.
Siyah Tavşan’ın hikâyesi, beklenmedik bir anda yeniden canlanan bir müzikal ortaklığın hikâyesi aslında. Her şeyin durduğu, herkesin kendi içine çekildiği bir dönemde onlar, tam tersine birbirlerine yaklaşarak yeniden bir bütün oldular. Pandemi, onlar için sahnenin susması değil; birlikte düşünme, dinlenme ve yeni bir başlangıcın nereden tutulacağını fark etme zamanıydı.
Bu başlangıçla birlikte grup, yalnızca kadrosunu değil, müziğe bakışını da berraklaştırdı. Farklı müzikal geçmişlerden gelen dört kişinin ortak enerjisi, zamanla kendine özgü bir dile dönüştü: Hem güçlü hem duyarlı, hem sert hem de içten. Şarkılarda duyulan sinematik akış da bu ortaklık hâlinin doğal bir sonucu; bir duygunun kıyısında dolaşan ama asla tamamen teslim olmayan bir anlatım.
Bugün, uzun bir yolculuğun ardından kendini daha iyi tanıyan, ne söylemek istediğini daha net bilen bir grup halini aldılar. “Hiç Hep Yok”un eşiğinde dururken taşıdıkları heyecan, sadece yeni bir albümün değil, kendi seslerine daha çok yaklaşmanın heyecanı. Dinleyeni içine çeken bu yolculuk, bir kez daha rehber tavşanın izinden giderek yeni bir kapı aralıyor.
İÇİMDEKİ LABİRENT
“Kendi labirentimde izini sürdüğüm tek gerçek,
kayıp bir çocuk gibi sessizliğin kıyısında bekliyor.”

• Siyah Tavşan hikâyesi nasıl başladı?
Bir araya geldiğiniz o ilk günlerde sizi birbirinize çeken şey neydi?
• Yezdan Köneş: Aslında Siyah Tavşan hikâyesi asıl anlamda pandemi ile başladı diyebiliriz. 2017’den beri grup müzik yapıyor olsa da kadro tam oturmamıştı. Denizalp dışındaki tüm üyeler 2020’ye kadar belli sebeplerle ekiple yollarını ayırmıştı. Sonrasında grubun o zamanki gitaristinin beni kendi yerine gruba almak istemesi ile işler değişti. Denizalp ile tanıştık ve aslında dağılmak üzere olan grubu benim ve benim aracılığımla gruba dahil olan Emre ve Mete ile kurtarmış olduk. Hikâyemiz de bu şekilde başladı. Siyah Tavşan şarkıları gibi bir son, bir yıkım üzerine doğdu ve yeşerdi diyebiliriz.

• “Siyah Tavşan” ismi çok sembolik duruyor.
Bu isim sizde neyi çağrıştırıyor? Neden özellikle “siyah” ve neden “tavşan”?
• Denizalp Şimşek: Bizce “siyah tavşan” çok katmanlı bir anlam dünyasına sahip. Öncelikle tavşanın yer altına girip çıkan bir hayvan olması, öte dünya ile bağlantısı olması, derinliklere erişimi olması çok önemli. Bunun dışında siyah rengi de “gölge” temsili olduğu için psikanalitik anlamda gizli kalmış dürtüleri ve yönelimleri temsil etmekle birlikte tüm renklere gebe olan karanlığı da temsil ediyor. Bunun yanında kimi kültürlerde bu sembolün ölüm-yeniden doğuş ve dönüşümü de temsil etmesi çok kayda değer.
Alice Harikalar Diyarı’na da tabii ki gönderide bulunuyoruz. Beyaz tavşanın rehber bir ruh olması gibi biz de müziğimizle dinleyicilerimizi yolculuklara çıkartmak, kendilerini keşfedecekleri deneyimler sunmak amacını güdüyoruz.
• Müziğinizin ruhu çok kendine has.
Siyah Tavşan’ın sound’unu oluştururken nelerden beslendiniz? Çocukluk, ergenlik, ilk dinlediğiniz gruplar… hepsi dahil.
• Yezdan Köneş: Hepimiz oldukça farklı tarzda müzik tüketen insanlarız aslında ama ortaklaştığımız şey sanıyoruz 2000’li yılların Rock sound’u. Gerek yerli gerek yabancı isimlerden oldukça besleniyoruz ve her anlamda Siyah Tavşan’ın sound’unun ilk kökü buradan çıkıyor. Tabii ki bu ham enerjiyi kişiliğimize ve yaşantımıza göre şekillendirip geliştirdik.
Genel olarak bir şey söylemek gerekirse ilham kaynaklarımız bir yanıyla 65daysofstatic, Explosions in the Sky gibi Post-Rock grupları, bir yanıyla Porcupine Tree, Pineapple Thief gibi Progresif Rock grupları, Muse, Royal Blood ve Nothing But Thieves gibi modern Rock grupları ve son zamanlarda ise IDLES, Fountains D.C. gibi Post-Punk gruplarını içeriyor.
• Sözlerde hep bir iç hesaplaşma, bir arayış var.
Bu duyguların kaynağı ne? Kendi hayatlarınız mı, okuduklarınız mı, yaşadıklarınız mı?
• Denizalp Şimşek: Bu soruya çok klişe bir tarzda “hepsinden biraz” diye yanıt vermek durumundayız. Ben kendi adıma sözleri yazan kişi olarak hep evrenden doğruluğa ulaşmam için bir çağrı hissediyorum; bu doğruluk kendime ilişkin bir farkındalıktan felsefece bir bilgi edinmeye kadar geniş bir kümeyi kapsıyor. Bu nedenle de beni tanımladığını düşündüğüm bu hissi elimden çıkan her şeye istemeden de olsa bulaştırıyorum. Her ne kadar okumak ve biriktirmek bunu ifade etmede bir kolaylık sağlasa da sözlerin ortaya çıkmasını sağlayan en öncelikli şeyin bahsettiğim varolma tarzı olduğunu düşünüyorum.

• “Biz aslında nasıl bir grubuz?” diye hiç kendi aranızda konuşuyor musunuz?
Sizce Siyah Tavşan’ı tek cümleyle anlat desek ne dersiniz?
• Emrecan Tekinel: Tabii ki konuşuyoruz ve üretim yapan herkesin bir noktada durup bu soruyu sorduğuna da eminiz. Her insanın kendini belli sınırlar içinde nesneleştirip tanımlaması ne kadar zorsa bu soruyu cevaplamak da bizim için o kadar zor; nitekim biz aynı zamanda dört insanın yolculuğunu da barındırıyoruz. Soruyu cevaplamak adına bir cümle kuracak olsak sanırım bu şu şekilde olurdu:
“Siyah Tavşan akışkan, yolculuk eden bir grup.”
• Türkiye’de böyle atmosferik ve deneysel bir çizgide Rock yapmak zor olsa gerek.
Sahne sizi nasıl karşıladı? Zorlandığınız anlar oldu mu?
• Yezdan Köneş: Elbette zorlandığımız pek çok şey oldu ve hâlâ da devam etmekte. Şimdiye kadar en büyük ilkemiz kendimizden ve yapmak istediğimiz şeyden asla taviz vermemek ve buna sadık kalarak üretimlerimizi ortaya koymaktı. Bu durumun kitlesellikte zorlanma, belli etkinliklerde yer bulamama ve kolay tüketilememe gibi olumsuz yanları olsa da bizi yakalayan insanların bizi hep sıkı sıkı takip etmesi gibi olumlu sonuçları da oldu.
Grubun güncel olarak geldiği noktada bazı şeylerin devamlılığı için kendimizden taviz vermek yerine hayallerimize ulaşmamıza yardım edecek müziği hayal etmek ve bize kitlesellik kazandıracak özelliklerimizi bulup ağırlığı biraz daha onlara vermek gibi bir amacımız var. Bunun uzun bir koşu olduğunu görüyor ve hayallerimizi gerçekleştirmek için atacağımız adımları çok dikkatli seçiyoruz.
• Yıllar içinde kadro değişti, şekillendi.
Bu değişimlerin müziğinize nasıl yansıdığını düşünüyorsunuz?
• Emrecan Tekinel: Doğru, kadro değişti ama aslında Yezdan’ın da bahsettiği gibi asıl anlamda bir kuruluş biz gruba geldikten sonra gerçekleşti. Öncesinde grup ağırlıklı olarak Denizalp’in çabaları ile devam ediyordu, biz dahil olduktan sonra grup kendi doğal akışına geçti ve bir ekip işi olmaya başladı. Bu anlamda önceki şarkıları ne kadar çok sevsek de belli bir vizyondan çıktıkları görülüyor, biz bu vizyonu genişletip hep birlikte büyüttüğümüzü düşünüyoruz.

• Bir şarkı sizde nasıl başlıyor?
Bir duyguyla mı, bir cümleyle mi yoksa prova sırasında patlayan bir fikirle mi?
• Metehan Aras: Şarkılar daima farklı bir yerden başlıyor. Soruda içerilen tüm senaryoları yaşadığımız oldu. Ama Siyah Tavşan özelinde şarkı üretimi genellikle Denizalp’in bize bir taslak getirmesi ile başlıyor. O bir yapı kurmuş oluyor, sonra biz o yapıyı bozup başka bir şeye dönüştürüyoruz. Sonunda kimsenin planlamadığı bir şey ortaya çıkıyor. Tüm bu yapma-bozma sürecinde nerede durulması gerektiğini de yine birbirimize danışarak buluyoruz.
• Şarkılarınızın hepsinde bir film sahnesi hissi var.
Sinemayla, fotoğrafla, kitaplarla aranız nasıl? İlham aldığınız yönetmen ya da yazarlar var mı?
• Denizalp Şimşek: Bunu oldukça sık duyuyoruz, çok da hoşumuza gidiyor. Kendi adıma format fark etmeksizin tüketebildiğim her sanatı tüketmeye eğilimli olduğumu söyleyebilirim. Bu nedenle aramızın bu alanlarla iyi olduğunu söyleyebiliriz.
Bir şekilde şarkılarda hep bir öykü anlatmak ve bu öykünün köşeleri, dönüşlerine dikkat etmek içimizde bir huy haline geldi. Sanıyorum bu üslupla üretilen bir şeyi dinlerken de insan arkada bir akış tasarlamadan edemiyor.
Kendi adıma konuşmam gerekirse edebiyatta ikinci nesil İngiliz romantiklerini ya da Amerikan transcendentalist yazar ve şairleri kendime çok yakın görüyorum. Bu kişileri okumak benim de söz yazım üslubumu etkiledi diyebilirim. Sinema nispeten daha bilgisiz ve tüketici olduğum bir alan. Yine de isim vermek gerekirse güncel olarak favori yönetmenim diyebileceğim kişi, gerek son dönemde benim çok sevdiğim hikâyeleri sinemaya taşımış olması gerek önceki işleri sebebiyle Denis Villeneuve herhalde.
•İlk EP’niz “Örümcekler” bugün dönüp baktığınızda sizde nasıl bir yer tutuyor?
O dönemki enerjinizi nasıl hatırlıyorsunuz?
Denizalp Şimşek: O dönemden beri grupta kesintisiz var olan kişi olarak oldukça büyük bir değişim hissettiğimi söyleyebilirim. O dönemki Siyah Tavşan’ı henüz daha sesini bulamamış ama umut vaad eden düşüncelere sahip müzisyenler olarak görüyorum. Bunun dışında o dönem ne kadar çok Radiohead dinlediğimiz de açıkça işlerden belli oluyordur diye düşünüyorum. Bu sebeple maalesef o dönemki enerjiyi biraz fazla dertli buluyorum. Daha alacağımız çok dersler olsa da o dönemi kapatıp o dönemden dersler çıkartmış olmak bende büyük bir şükür hissi doğuruyor.

• Hardal ve Erkin Koray yorumlarınız çok sevildi.
Bu şarkıları seçmenizin arkasında nasıl bir bağ var? Sizin için özel anlamı olan parçalar mı?
• Yezdan Köneş: Bu iki yorum da aslında bizim biraz kök aradığımız bir döneme denk geliyor. Ağırlıklı olarak yabancı müzisyenleri dinlemiş insanlar olarak kendi ülkemizde yaptığımız müziğin örneklerini inceleme ve onları kucaklama ihtiyacı hissediyorduk. Bu bakımdan bizden önceki nesillerde de bizimle aynı hayalleri kurmuş örneklerin içine dalmak ve buradan bir şeyler öğrenmek için bizi derinden etkileyen bu iki parçayı yorumlamayı seçtik.
• “Diyonizyak” çok karakteristik bir isim.
Bu EP’yi neden “Diyonizyak” olarak tanımladınız? Sizde nasıl bir duyguya karşılık geliyor?
• Denizalp Şimşek: Bu isim şarap tanrısı Dionysos’tan geliyor, esrime halinde hakikate yakınlaşmak gibi bir anlamı var. Bu EP için ilhamımızı benim o zamanlar kafayı takmış olduğum Nietzsche’nin “Tragedyanın Doğuşu” isimli eserinden aldık. Tüm tekillerin aslında daha derinde kocaman bir birliğin parçası olduğuna ve bu kök birliğin yanında bireylerin, tekilliklerin hiçbir önemi olmadığı, her şeyin yitip gideceği ama bir anlamda da kaynağa döneceği fikri ile işlenmiş bir EP oldu. Tabii o zamanlar bu fikre daha olumsuz yaklaşıyorduk. Şu an bunu daha rahatlatıcı bir düşünce olarak görüyoruz.
• “Hakikat / Adalet” oldukça sert, direkt ve duygusu yoğun bir şarkı.
Bu parçanın çıkış noktası neydi? İçinizde ne birikti?
• Denizalp Şimşek: Gerek yerelde gerekse tüm dünyada oldukça sert gündemler hâkim maalesef. Biz de bu atmosferi soluyan özneler olarak oldukça sert duygular içerisindeyiz. Müzikal anlamda kahadirbartal ile tür olarak uzak olmamızı bir avantaja çevirip o boşluğu kafamızdaki fikirleri rahatça hayata dökebildiğimiz bir alana dönüştürmek istedik. Şarkının mesajı anlamında ise hakikat ve adalet konusunda bu kadar bulanıklığın olduğu bir dönemde hiçbir şeye güvenemesek de kendi hakikatimize ve adalet duygumuza güvenebileceğimizi vurgulamak istedik.
• Grubun görsel dünyası en az müzik kadar derin ve karanlık.
Bu estetiği kim belirliyor? Hep birlikte mi karar alıyorsunuz?
• Metehan Aras: Genelde çerçeveyi Denizalp çiziyor; temel düşünceler ondan çıktığı için aynı şekilde bu düşüncelerin nasıl görüneceği ve yansıyacağı üzerine de oldukça kafa yoruyor. Tabii ki her tek durumda olduğu gibi oybirliğine varana kadar tartışıyoruz ve herkesin içine sinen denklem ortaya çıkana kadar revizeleri, diyalogları sürdürüyoruz ama genelde Denizalp’in belirlediği çizginin dışına çok da çıkılmıyor. Kendisi afişler, kapaklar, videolarda aktif rol alıyor. Bunun yanında stilistimiz Berca Aşan ve başta Yavuz Topçu olmak üzere görsel işlerimizde gözüne sonsuz güvendiğimiz arkadaşlarımızın da görselliğimiz üzerinde payı çok büyük.

• Türkiye’de alternatif Rock sahnesinin bugünkü hâli hakkında ne düşünüyorsunuz?
Size heyecan veren şeyler neler?
• Emrecan Tekinel: Biz kendi adımıza çok heyecanlıyız. Gerek dünya çapında Turnstile gibi isimlerin ana akıma çıkabiliyor olması, gerek Aleyna Tilki gibi önemli bir ismin “alternatif” denebilecek şahane bir albüm yapmış olması ve genel anlamda endüstriyel müzik üretiminden sıkılmış insanların, dünyanın durumunun da katkısı ile sert müziği bir duygu aktarım aracı olarak görmesi bu duruma katkıda bulunuyor. Kendimizi ifade etme ve insanlara ulaşmak anlamında geleceği güzel gelişmelere gebe görüyoruz.
• Sizi dinleyen kitleyi nasıl tarif edersiniz?
Siyah Tavşan dinleyicisi nasıl bir ruh hâline sahip sizce?
• Emrecan Tekinel: Bizi dinleyen kitleyi belli bir yaş grubu ya da demografik ile anlatmak oldukça zor. Sürekli farklı kanallardan beslenen bir sound’a sahip bir ekip olduğumuza inanıyoruz. Bu sebeple bizi farklı kesimlerden, farklı dinleme alışkanlıklarına sahip olan insanların dinleyebileceğini düşünüyoruz. Ne ki parçalarımızda işlediğimiz konuları ve içerilen duygu durumlarını dikkate aldığımızda genellikle bizi dinleyenlerin hayatlarında bir arayış içinde olan, cevap aramanın cevaptan daha önemli olduğunu hisseden insanlar olduğunu seziyoruz. Parçalarımızda en öne çıkan şeyin dürüstlüğümüz olduğunu düşünüyor, bu sebeple sound bir engel yaratmayacaksa herkesin bizde kendinden bir şey bulabileceğine inanıyoruz.

• Sahnede sizi en çok duygulandıran şey ne oluyor?
Bazen seyirciden gelen bir bakış bile her şeyi değiştirir ya…
• Metehan Aras: Şarkılarımızın insanlar tarafından dinlenmiş olması bir yana, ezberlenip konserde söyleniyor olması bizim için hâlâ akıl almaz bir durum. Zaman zaman Denizalp’in bir şey söylemesine gerek olmadan seyirci durumu devralabiliyor. Böyle anlarda grupça inanılmaz bir mutluluk yaşıyoruz. Şahit olan arkadaşlar suratlarımızdan bunu okuyabilmişlerdir.
• Prova ya da kayıt sürecinden aklınızda kalan komik, yaratıcı ya da garip bir anı var mı?
• Emrecan Tekinel: Deniz’in bavulunun bomba ihbarı üzerine patlatılması mı desek, Ankara konserine giderken araba kiralamaya çalışırken dolandırılmamız mı desek bilemedik. Siyah Tavşan’ın herhangi bir hamlesi 9–10 insanın hayatını ilgilendirdiğinden mutlaka bir şeyler çok komik bir tarzda ters gidiyor ve bize dönüp bakacak anılar katıyor. Ama sanırım güncel olarak en komiği bavul içindeki pedallarımızın milli güvenlik sorunu teşkil etmesi oldu.
• Grup içinde iş bölümü nasıl?
“Deli gibi fikir atan”, “sessizce düzenleyen”, “her şeyi toparlayan” gibi rolleriniz var mı?
• Yezdan Köneş: Tabii ki kendimize has bir iş dağılımı var. Genelde sürece Denizalp öncülük ediyor, kendisi burada yer alan “deli gibi fikir atan” kategorisine benimle beraber en çok yakışacak isim olabilir. Genelde temel taslaklar hep Denizalp’ten geliyor, sonrasında hep beraber bunların üzerine çalışıyoruz ve dört ayrı akıl olmanın verdiği avantajları kullanıyoruz.
Bu işte müzik dışında da bir sürü iş sekmesi olduğundan görev dağılımı önemli bir yere oturuyor. Ben genel olarak sosyal medya, içerik fikri üretme ve grubu temsilen kimi zaman sözcülük yapma gibi görevlerdeyim. Bunun dışında Emre daha çok grubun hesap kitap işlerinde danıştığımız isim oluyor, bir hamlenin mantıklı olup olmadığında ona mutlaka danışılıyor. Mete ise “her şeyi toparlayan” kategorisine uyuyor sanırım. Genelde grupta kayıt ve mix gibi konularda en deneyimli o olduğu için parçalar kaydedildikten sonra toparlanması genellikle Mete’nin eliyle gerçekleşiyor.

• Yakın hissettiğiniz yerli gruplar kimler?
Birlikte çalmayı ya da bir proje yapmayı hayal ettiğiniz isimler var mı?
• Metehan Aras: Müziğini severek dinlediğiniz insanların aynı zamanda dostlarınız olması çok şanslı hissettiriyor. Yerli sahneden Eriç, Hav Hav!, Ma Ra, Mojave, kahadirbartal, Sren, HERYOL, Congulus, Jön, AGAB, Dilan Balkay, Paptircem, Dilhan Şeşen kendimizi yakın hissettiğimiz, temasımız olan arkadaşlarımızdan bazıları diyebiliriz. Bu isimlerden kimileri ile halihazırda birlikte yürüttüğümüz işlerimiz olmakla birlikte gelecekte daha birçok işte de ortak olmak istiyoruz.
• Yeni albümünüzü çok merak ediyoruz.
Bize biraz sızdırır mısınız? Bu albümün atmosferi nasıl bir yere doğru gidiyor?
• Metehan Aras: Yeni albümümüzle çok başka bir Siyah Tavşan ile karşılaşacağınızı düşünüyoruz. Bu Siyah Tavşan, yılların da etkisi ile kendi üzerine düşünmüş ve yolunu çizmeye çalışan bir grup olarak karşımıza çıkacak. Şarkılar duygusal oldukları kadar hareketli ve enerjik de. Her anlamda çok kritik bir dönemden geçmekteyiz ve bunun bilinmezliği, aynı zamanda özgürlüğü, şarkılarda hissedilecek diye düşünüyoruz. Yayın tarihi gibi büyük ayrıntıları size açıklayabilecek durumda olmasak da albümün adının “Hiç Hep Yok” olacağını söyleyebiliriz.
• Pandemi dönemi birçok grubu etkiledi.
Bu süreç sizi nasıl etkiledi? Geri dönme motivasyonunuz neydi?
• Emrecan Tekinel: Yezdan’ın da bahsettiği gibi pandemi bizim adımıza pozitif bir dönem aslında. Çünkü her ne kadar hayatlarımız dursa ve pek çok süreç sekteye uğrasa da bir anlamda tüm dünya akışına bir “reset” geldi de denebilir. Bu “reset” bizim kendimize dönmemize ve grup hakkındaki düşüncelerimizi, hedeflerimizi ve işleyişe ilişkin stratejilerimizi oluşturma ve dönüştürme şansı vermiş oldu. Yeni zemin bulmuş bir ekip olarak sağlam bir temel inşa etmek için bize zaman tanınmış oldu.

• Dinleyicilerle iletişiminiz nasıl?
Size gelen mesajlar, yorumlar, konser sonrası buluşmalar… Bunlar size ne hissettiriyor?
• Yezdan Köneş: Dinleyiciler ile ilişkimizde bizi en çok mutlu eden şey, bizi canlı izledikten sonra insanların bize yaklaşımı. Elbette dijital platformlar ve yayınlar çok önemli ama müzik en temel anlamda yaşantı ve deneyimle ilgili olduğu için bizi canlı deneyimlemiş insanların, bize algoritma aracılığı ile denk gelen insanlardan daha çok bizi sahiplendiğini görebiliyoruz. Bu da belki streaming açısından olumsuz ve üzerine çalışmamız gereken bir konu olsa bile bizi çok mutlu ediyor çünkü sahnede en gerçek halimizle orada olduğumuzu düşünüyoruz. Bu tarz iletişimler en karanlık zamanlarda sırtımızı sıvazlıyor ve bize devam etmek için güç veriyor.
• Türkiye’de müzisyen olmak başlı başına bir mücadele.
Siz bu yolculukta en çok nelerle karşılaştınız?
• Metehan Aras: Geçen gün aramızda bu işe başlamanın ne kadar akıl dışı olduğunu konuştuk. Başladığımız anları asla hatırlamıyoruz, sanki kendimizi direkt bu mücadelenin içinde bulmuş gibiyiz. Süreç sizi içerisine öyle bir alıyor ki sürekli sadece şu anda oluyorsunuz.
Müzisyenliğe devam etmek birçok şey gerektiriyor. Öncelikle müzik dışı bir iş olmak durumunda, geçim sağlamak için müziğe güvenmek en azından bizim kalibremizde imkânsız. Bunun dışında akışını tamamen kendiniz belirlediğiniz bir çalışma sisteminiz olmak durumunda, aksi takdirde işlerin zamana yayılması ve gücünü kaybetmesi büyük bir risk. Sürekli bir kriz çözüyor olmanın yoruculuğunun yanı sıra bu işe âşık olmak da gerekli. Böyle olmazsa yaptığınız her şey oldukça mantıksız görünüyor.

• Son olarak… Siyah Tavşan’ın hayali nedir?
Bundan 5–10 yıl sonra kendinizi nerede görmek istersiniz? Nasıl bir hikâye yazmak istiyorsunuz?
• Siyah Tavşan: Siyah Tavşan’ın hayali müzik üretmeye ve kendini ifade etmeye devam etmek aslında. Kendimizi böyle bir şeyin parçası olduğumuz için oldukça şanslı hissediyor ve bu güzel yolculuğu daha da sürdürmek istiyoruz. Kendimize has bir tarzımız olduğuna inanıyoruz ve daha çok insana dokunmak, daha büyük sahnelere çıkmak ve daha büyük işler yapmak istiyoruz. Bunların hepsi şu anda, yani şimdide düğümlenmiş olduğundan aklımızda uzak adımlardan ziyade yakındaki adımlar var. Bu anlamda belki de şu an tek hayalimiz “Hiç Hep Yok”u tamamlamak diyebiliriz. Bu tepeyi aştıktan sonra önümüze çıkacaklar için oldukça heyecanlıyız.
Sorularınızla bize kendimizi ifade etme şansı tanıdığınız için çok teşekkür ederiz.
GÖLGENİN İÇİNDE
“Kendi sesimi duymuyorum artık,
gölgen benim adıma konuşuyor.
Düştüğüm her çukurda
başka bir yüzümle karşılaşıyorum.
Ne kadar kaçsam da
ayak izlerim beni geri çağırıyor.
Belki de karanlık dediğim
çoktan içimde yuva kuruyor.”

MİNE GÜREVİN’in DİĞER YAZI LİNKİ
