Sabahattin Bilgiç • 30/07/2025

HAYATIMI DEĞİŞTİREN ALBÜMLER : 3

Malumunuz on altı yıllık aradan sonra kırgınlıkları bir kenara bırakıp Oasis Live’25 turnesi kapsamında 4 Temmuz gecesi Cardiff’teki Principality Stadyumu’nda unutulmaz bir geri dönüşe imza atan grup OASİS.

Hepinize selamlar Stüdyoİmge’nin kıymetli okurları. Hayatımı Değiştiren Albümler yazı dizisinde bu ay yine geçen ay olduğu gibi Birleşik Krallık’tayız ve bu kez zaman makinemizi 30 yıl öncesine yani 1995 yılına ayarlıyoruz.

Bu yazımda efsanevi Oasis grubunun diskografisinin en kıymetli hazinesi – günümüze dek dünya çapında 22 milyondan fazla satan Brit Pop klasiği “(What’s the Story) Morning Glory?”i inceleyeceğim.

Oasis, ben bu yazıyı hazırlarken memleketleri Manchester’a geri döndü ve on günde üst üste beş gece Heaton Park’ta çalarak özlemle bekleyen sevenlerini mutluluktan çılgına çevirdi.

Babalar ve oğullarının birlikte katıldıkları konserler adeta Oasis Bayramı’na dönüşürken anbean sosyal medyadan takip ettiğim bu tarihi anlarda, ben de grubu keşfettiğim albümle kendi çapımda bir saygı duruşunda bulunarak siz kıymetli Stüdyoİmge okurlarına selam edeyim istedim.

1994 tarihli debut albümleri “Definitely Maybe” ile dikkatleri çeken grup, ikinci albüm çalışmaları öncesinde adeta istim üzerindeydi. Tüm dünya onların tek atımlık bir kurşun olup olmadıklarının merakı içersindeydi. Olaylı geçen ABD turnesi sonrasında dağılmanın eşiğinden dönen grubun demirbaşları Gallagher Kardeşler bu kez de albümde yer alacak şarkıların vokallerindeki görev paylaşımı nedeniyle gerginlik içersindeydiler. Aralarındaki ilişki stüdyo çalışmaları esnasında tamamen kopmuştu. Resmi olarak mayıs ayında Rockfield Stüdyoları’nda kayda girişen grup başlarda günde en az bir şarkı besteleyerek zamanını verimli bir şekilde geçirmekteydi. Kardeşlerin barışması ve yeniden konsantre olabilmeleri üç hafta sürmüş, iki haftalık yoğun bir çalışmayla kayıtları kazasız belasız bitirmeyi başarabilmişlerdi. 1995 model Oasis’in albümde çalan kadrosu şu şekildeydi.

Liam Gallagher : Vokal
Noel Gallagher : Gitar, Vokal, Mellotron
Paul ‘Bonehead’ Arthurs : Ritm Gitar, Piyano, Mellotron
Paul ‘Guigsy’ McGuigan : Bas Gitar
Alan White : Davul Peküsyon

Owen Morris prodüktörlüğünde hazırlanan on üç şarkıdan ve iki plaktan oluşan albüm 2 Ekim 1995 günü bağımsız plak şirketi Creation etiketiyle piyasaya sürüldü. Tüm şarkıların sözleri Noel Gallagher tarafından yazıldı.

Şarkı Listesi:
A1 : Hello – 03:21
A2 : Roll With It – 03:59
A3 : Wonderwall – 04:18
B1 : Don’t Look Back In Anger – 04:48
B2 : Hey Now! – 05:41
B3 : Untitled (The Swamp Song 1)– 00:44
B4 : Bonehead’s Bank Holiday – 03:47
C1 : Some Might Say – 05:29
C2 : Cast No Shadow – 04:51
C3 : She’s Electric – 03:40
D1 : Morning Glory – 05:08
D2 : Untitled (The Swamp Song 2) – 00:39
D2 : Champagne Supernova – 07:27

Albümden ilk single “Roll With It” – 14 Ağustos’ta, albüme ismini veren ikinci single “Morning Glory” 15 Eylül’de piyasaya sürüldü. Beklenen albüm “(What’s the Story) Morning Glory?” nihayet 2 Ekim’de Creation etiketiyle yayınlandı ve oldukça hızlı bir satış grafiği çizdi.

Albümü açan “Hello”; Glam Rock şarkıcısı Gary Glitter’ın 1973 tarihli “Hello, Hello I’m Back Again” şarkısının nakarat kısmına cüretkâr bir saygı duruşu niteliğindeydi. “Roll With It”ten sonra gelen çellonun eşlik ettiği “Wonderwall” grubun tüm dünyada tanınmasını sağlamıştı. Şarkı ismini George Harrison’ın yaptığı 1969 tarihli aynı isimli filmin müziğinden alıyordu. Noel, “Wonderwall”u o dönemki kız arkadaşı Meg Matthews için yazdığını söylemişti. Bağıra çağıra söylenen ve marşa dönüşen, “Don’t Look Back In Anger” çok geçmeden stadyum konserlerinin gözdesi olmuştu. Şarkı sözleri, John Lennon’ın konuşmalarındaki bir alıntıdan ilham alıyordu.

Oasis, Maine-Road Konseri. Manchester 1996

Gruba İngiltere’deki ilk birinciliklerini kazandıran “Some Might Say”den sonra gelen “Cast No Shadow”, The Verve grubunun solisti kadim dostları Richard Ashcroft için yazılmıştı. Yaylılar duygusal bir zenginliği yansıtırken, o güne değin en güzel sesiyle Liam’ın ağzından çağrışımlarla yüklü sözler bir pınar gibi boşalıyordu. Orta tempo kendini iyi hisset şarkısı “She’s Electric”de tempo düşmezken, “Morning Glory”, yaşamı olumlayan bir nakarata sahipken aynı zamanda hırçın bir ilahi gibiydi. Enstrümantal geçiş şarkısı “Swamp Song 2” sonrası albümün kapanış anı – zirve noktası; “Champagne Supernova”. Albümdeki en uzun şarkı kulağa hoş gelen saykodelik nağmeleriyle huşu içersinde bu başyapıtı nihayete erdiyor. Bu özel şarkıda gitar ve geri vokallere The Jam grubundan hatırladığımız ‘modfather’ lakaplı Paul Weller’in katkı yaptığını atlamadan geçmeyeyim.

1995-96 konser Videosu

Albümün kapak fotoğrafları Londra’nın Soho semtinde yer alan Berwick Caddesi’nde grubun fotoğrafçısı Michael Spencer Jones tarafından çekilmişti. Bu cadde bağımsız kayıt stüdyolarıyla bilinmekteydi. İç kapakta yer alan elemanların polaroid fotoğrafları adeta göz alıcı nitelikteydi.

Grubu TV ekranlarında çok yoğun maruz kaldığım “Wonderwall” videosuyla keşfettiğimi fakat müziklerine mesafeli durduğumu hatırlıyorum. Müziklerini detaylıca incelemem bir sonraki albüm “Be Here Now”ın çıktığı yaz elime geçen mavi kapaklı Stüdyo İmge Minör Kitaplar Serisi sayesinde olduğunu da belirteyim. Ne mutlu ki çeyrek asır sonra Oasis’in en sevdiğim albümünün inceleme yazısını Stüdyoİmge çatısı altında bugün sizlerle buluşturabiliyorum.

Gruba olan sevgim yıllar geçtikçe çoğaldı ve Brit Pop janrının en çok satan albümü “(What’s the Story) Morning Glory?” her daim başucu albümlerimden biri oldu. Türe ve döneme ait keşfetmem için koca bir Brit Pop okyanusunu adeta önüme serdi.

“(What’s the Story) Morning Glory?” albümünün 20. yılında Rolling Stone dergisinde kaleme alınan bir makale oldukça ilgimi çekmişti. Bilimsel analizler ışığında yapılan araştırmada albümün hem dinamik anlamda hem de ses seviyesi açısından ‘çok sıkıştırılmış’ olduğundan bahsediliyordu. Çok fazla teknik terim kullanmadan özetleyecek olursam; Owen Morris ve Noel Gallagher tarafından uygulanan yöntemlerle şarkılardaki dip ve pik noktaları arasındaki farklar azaltılarak, gitar katmanları ve davulların iç içe geçtiği, netliğin azaldığı kirli ve ham bir ses tasarımı tercih edilmiş. Şarkıların gücünün ve etkisinin arttırılması hedeflenerek pub gibi gürültülü ortamlarda etkili duyulması sağlanmış.

Bu hızlı ve baş döndürücü trafik bir süre sonra dinleyeni yorsa da stadyum ateşini dinleyicilerin bulunduğu ortama getirmeyi başarmıştı. Dönemin ruhunu yansıtan yapım, ihtiva ettiği büyük hitlerle Oasis’i dünya çapında büyük bir fenomene dönüştürmüştü. Rüştünü ispatlayan grubun zirve noktası kesinlikle bu albüm.

Peki, bu bilgiler ışığında hangi versiyonu alıp dinleyelim? Uzmanlar 2014 yılında piyasaya sürülen remastered cd’nin en iyi sürüm olduğu konusunda hemfikir. Daha iyi bir ses dengesine sahip mix’de vokallerin daha net, gitarların daha ayrık duyulduğunu söylüyorlar.

Oasismania Vol.2 döneminin yaşandığı bugünlerde 30. yılın ışığında bu zamansız ve harika sanat eserine hâlâ çekimserseniz yeni bir şans daha verin derim. Oasis’i henüz keşfeden yeni kuşaklar için de başlama vuruşu olması gereken albüm işte tam da bu albüm. Bünyede prozac etkisi yapan bu güzel albümü ne zaman dinlesem, ilk gençlik hatıralarıyla yüzümün tebessümle dolmasına karşı koyamam. Stüdyoİmge’de ağustos ayında yeni bir hayatımı değiştiren albüm yazısında buluşabilmek dileğiyle. Kendinize iyi bakın, hoşça kalın.

SABAHATTİN BİLGİÇ’in DİĞER YAZILARI